27.7.15 8 yorum

bu son olsun.

biz batida haberlere uzulup sadece dua ederken, tatillere giderken, kilolarimizdan yakinirken, misafir menuleri pesine duserken, enerjisini atsin diye cocugumuzu eglendirirken kimbilir kac anne cocuguna yaniyo.

kac anne korkuyo evinin isigini acmaya, haberlere bakmaya, sehit isimleriyle gozgoze gelmeye.

kac anne pisman verdigi oydan, takindigi tavirdan, kaci keske dogurmasaydim da can verdigini gormeseydim diyo.

bizim okuyup dayanamadiklarimizi, kendi yerimize koyarak dusununce nefes alamadiklarimizi kimbilir kac anne yasiyo.

ulkeyi ne hale getirdiler, en urkutucu hayvan bile yanlarinda masum kaliyo. dilerim saldirdiklari ambulanslara muhtac kalirlar. dilerim doguma giderken kacirdiklari annenin ahi kisacik omurleri boyunca peslerini birakmaz, dilerim bu vatanin evlatlarinin verdigi vergilerden tek bir kurus hdplilerin o pis kursaklarina girmeden meclisten defolurlar, dilerim hepsi yarin sabah geberir gider.

#kahrolsunhdp #kahrolsunhdpyandasları #kahrolsunpkk
22.7.15 6 yorum

biri bana bi demet ortanca alıp müsrifliğime hayvan gibi şii yapsın.

iygeceler okuyucu!

daha iki senelik bile kendi evli değilken
evdeki fazla eşyanın haddi hesabı yok.

hesap demişken, nası vercem hesabını hiç bilmiyorum.

önce kütüphane yaptım bi odayı.
beriş doğunca rafları başka odaya taşıdım,
ama halısı malısı hep kaldı.

sonra mutfak perdelerimi her gördüğünde
"bu ney laan" diyen emberden ötürü
perdeleri değiştirmek zorunda kaldım.

aman da yeni gelin evi ağır olsun akıllarına uyup aldığım
fon perdeleri birer birer bazanın altına kaldırıp
onların yüzde biri fiyatına ikeadan falan aldığım fonları doldurdum eve.

sen sen ol okuyucu,
kendin ne istiyosan onu al.
çok güzel olmasa da oluyo, seni mutlu etsin yeter.
(yazar burda evliliğin temelini çözmüş olabilir.)

züccaciye dediğimiz anlamını bilmediğim gruba,
dolaplara sığmayan kap kacağa
henüz girmiyorum bile.

ben mutsuzken ya misafir ağırlıyorum, ya dolap stokluyorum,
ya da ev eşyası bakınıyorum deli gibi.

oysa git yirmi lira ver saçını kestir,
hadi elli lira ver ayakkabı al dimi.

yok.
illa müsriflik, ingilişhomu mudoyu zengin etmek olsun.

geçen hafta kuzenlere halı bakarken
yani amaç sırf onlara yardım etmekken
bi halıya aşık oldum.
ama nası bi halı..
ama nası bi halı.
ama nası bi halııığğ!

daha yepisyeni, ulttra kalite, ekstra zerafetli halılarım duruyo.
git kız git burdan dedim.

sonra aklımda kalıcağını biliyorum ya,
istedikleriyle hiç alakası olmamasına rağmen
aldırdım kuzenlerime iki tane.
bi bende olsuncu değilimdir.

onlara gittiğimde içim mi yansın,
üç günlük dünya bana zehir mi olsun,
parayı mezara mı götüreyim derken oturttum berişi halının üstüne.
"ağla kızım bunu istiyom diye" dedim.

halının kalitesinden anlıyo kerata.
miyavlayıp yuvarlandı,
"ayy" "zizii" falan diyip sarıldı.
abi sar bundan bi tane bana da dedim.

sonra sıra geldi odayı halıya göre değiştirmeye.
-yazar burda perdeleri iki ay önce aldığından bahsetmiyor.-

daha evde bile değilim, gitmeye aylar var.
bu sebeple o zamana kadar onlarca dekorasyon önerisini elden geçirebilirim diyip
halım harika mükemmel eşi benzeri olmayan ortancalardan
oluştuğu için, ortanca ve pastel temalı bi bakındım.
(bkz: temalı bakınmak)

euroflora'dan da demet demet ortanca siparişi verdikten sonra,
sıra geldi eylül beklemeye!

çok yapılası işler peşindeyim!




19.7.15 6 yorum

"neyse ben bişey demiyorum" diye yazılır, "bu kafayla devam et bak ben senin ağzına tükürmez miyim" diye okunur.


ama bunlar tabi ki başlıkta kalır.

iyakşamlar okuyucu!

buraya geliş sebebin olan başlık
toplumsal durumlarımız,
büyük olana öküzlük yapmasına rağmen saygı duymak zorunda oluşumuz,
küçük olduğumuz için ego göçüğünde kalma zorunluluğumuz,
bi halt becerememişler tarafından ezilmeye çalışılıp
napıcan bunu da böyle kabul etcen diyenlerimiz,
yeni başladığı için eskiden eksik görülenlerimiz,
maddi durumu daha yeterli olduğundan yukarıdan bakanlarımız
ve bunlar gibilerimiz
-ki daha fazla sıfatlandırılmayı haketmiyolar-
yüzünden sonsuza dek başlık kalmaya mahkum.

böyle normlaşmış saçmalıklar olmasa,
herkes dilediğince içinden geleni söylese
dünyanın daha dürüst bir yer olacağı su götürmez bi gerçek.

peki daha yaşanır olur mu, bilemeyiz.
çünkü insanoğlunun aslında insan genlerinden çok da nasibini almamış bi kısmı
bu durumu kaldıramayacağından yaşayamıyoruz.

dünyaya daha önce geldi diye daha çok saygı duyulması gerektiğine
bi insan nasıl inanabilir anlamıyorum.
hadi adam gibi fikrini söyledin,
dayattın bile diyelim.
sonuna kadar saygıyı hakediyosun, amenna.

ama senin gibi düşünmeyen insanı sırf bi kaç yaş daha büyüksün diye
ağız dolusu ezikleyebiliyosan toplumdan tecrit edilmen gerekmiyo mu..

gerekmiyo işte.
sonra ben kendimi sivasın göbeğindeki,
pimapenli, beton, köşeli, 
şaayır hibbit evleri kadar alakasız hissediyorum.
sonra bi boş bakışlık, bi uzaylı gibi sesler çıkarma,
konuşmaları bi kkdiriririt diye bitirme.

yok, sivas da kesmez beni.
en iyisi yüzüğü kapıp yeni zelandaya gitmek.
yoksa uruk hai'ye bağlayıp yolda belde insanlara girişmek
işten bile değil..







9 yorum

ne ilk ne son bu sabah; ne çok öğrendi bu gönül, ne çok söndü ne çok yandı..

iyi geceler okuyucu..

çok öğrenilmiş, çok aldanılmış, çok şaşırılmış bi sabahın gecesi
ne kadar iyi olabiliyosa o kadar iyi geceler.

aylardır sormadım nasılsın,
yalnızca gelen maillere cevap verdim.
blogları dolaşmadım,
çok merak ettiğim halde kimsenin durumuyla ilgili mail atmadım.

hiç gelmedi yazasım, anlatasım.
o kadar çok değişmeyen şey oldu ki,
insanların zaten yerinde sayan onlarca durumu var
sen de yük olma sus otur dedim.

iyi şeyler de oldu elbette.
beriş konuşmaya başladı.
aile eşrafından ilk dedeyi seçerken kendine muhatap olarak,
kapitalist düzenin köpeği gibi mi yetiştiriyoz olm ya sıkıntısına sokacak şekilde
"ver" demeyi öğrendi.
ne bulsa veyh veyh diyip ellerini yumuk yaparak,
kirpiklerini kırpıştırarak istiyo olması şu an çok ağzı yenesi bi durum olsa da
yoo dostum,
benim yetiştirmek istediğim çocuk bu değil.
-yazarın içindeki nene burda devreye giriyo,
kim istediği çocuğu yetiştirebilmiş ki azizim..-

almasını ve istediğimizde bize getirmesini öğrettik.
arada kumanda falan lazım oluyo, yarayışlı olur diye düşündük.
dana yavrusu getiriyo,
elimize de koyuyo ama asla bırakmıyo.

ver minnoşum ver balım dedikçe suratımıza bön bön bakıyo.
almaya çalışınca da çığlık atıp geri kaçırıyo.
bu işe bi çözüm bulmamız lazım,
aksi takdirde başımız büyük belada patron!

iki dişi çıktı,
kendilerine her buldumcuk anne gibi dünyanın en değerli
pırlantası muamelesi yapmaktan geri kalmıyorum.
gayet uyuz bi şekilde zırıldanırken bile
"yhaa dişleri negadan da tatlı beee" diye ağzı açık ayran budalası gibi
öyle sırım sırım sırıtıp seyrediyorum.
ebet, annelik beyin hücrelerini öldürüyo.

ama inan okuyucu,
kalbe çok iyi geliyo.
böyle gereksiz bi mutluluk, vıttırılık,
sürekli aman çiçekler böcekler oh lala durumu siniyo üstüne.

bişeye sinirlenecek, gerilecek oluyosun.
çocuğun zerre umrunda değil el kadar sabi ne anlasın,
ama ay yavrum ne de içli baktı hissetti kesin gibi
uydurmanın dik alası içgüdülerle kendini dizginliyosun.

daha çok insanı durdurmayı öğreniyosun,
seni haksız yere üzmeye çalıştıklarında.
başkasına sinirlenip gücünü sadece sana yetirebildiklerinde.
aman nazım geçer diyerek aslında kullanmak istediklerinde.

senin hakkının, enerjinin, isteklerinin
artık sadece sana ait olmadığını anladığında
anne oluyosun okuyucu.
ve tek amacın ona ayıracağın pozitiflikten çaldırmamak oluyo.

ama bazen.
bazı sabahlar.

bazen kötü uyanıyosun.
bazen kötü gidiyo herşey.
bazen iyi olsun diye vazgeçtiğin onca isteğinin bi değeri olmadığını,
çok değersiz bi istekten senin için vazgeçilmediğinde
suratına çarpan tokatla anlıyosun.
sen herşeyi iyi yapmaya çalıştıkça,
aslında kullanılıyosun.

bazen sırf başkaları için harcadığın enerjiye
kendin için ihtiyaç duyuyosun.

yeni bi uğraşa,
yeni bi eve,
yeni insanlara,
yeni davranışlara.

en çok da tüm duvarlarını yıktığın insanların
sana duvar oluşuyla yıkılıyosun.

ama biliyosun, ne ilk ne son bu sabah.
ne çok öğreneceksin, ne çok söneceksin, ne çok yanacaksın.

ama yine biliyosun ki seni iyileştirecek tek şey
kendine olan inancın.

her defasında kanatlanırsın,
bu son sanarsın,
belki bu sefer aldanmazsın..








 
;